İki Deste, Biri Usta Biri Amca

Ozan Aydemir Köşe Yazıları

İki Deste, Biri Usta Biri Amca…

Zaman hiç durmaz. Sürekli ilerler. Dursun amca da bunun farkındaydı. Bu yüzden durmaksızın çalışır, çok yorulsa bile ara vermezdi.

Kendine göre bir program yapmıştı ve buna harfi harfine uyardı. Dört yıldır aralıksız çalışıyordu, görenler buna çok şaşırıyor , “bu adam bu gücü nereden buluyor, yemeden içmeden dört yıldır çalışıyor. Bu işte bir iş var ama hayırlısı” diyorlardı.

Dursun amcamla tanışmamız ise tam bir tesadüf. Amcam dediysem akrabam yani babamın abisi ya da, babamın kardeşi değil. Ben onu kendime yakın gördüğüm için amca diyorum. Neyse nasıl karşılaşıp tanıştık tam da bunu anlatıyordum. Her şey tam anlamıyla bir tesadüften ibaret. Geçen ay hem kendim hem de en yakın iki arkadaşım Johnathan ve Lisa için bakkaldan iki şişe su almış (!!!) evimin yolunu tutarken o dükkanı gördüm.

Kapının üstünde “isteyene iskambil kağıtları, destesi 5 kuruş” yazıyordu.

Cebimde sadece 10 kuruş vardı. Bari iki deste alayım da cebimdeki ağırlıktan kurtulayım dedim. İçeri girdiğim de Dursun usta karşımda durmuş gülümsüyordu.

Bir anda ağzımdan şuursuzca “bir pergel, bir defter, bir de çikolata alacağım amcacığım” sözleri fışkırıverdi.

Dursun usta şaşırmıştı, ama yılların verdiği tecrübeler sayesinde sakin tavrını korudu. “evlat, istediklerini burada bulamazsın, ama sana iki deste kağıt vereyim aynı işi görürüler” dedi.

“Tamam” dedim ve cebimdeki 10 kuruşu verdim. Dursun usta da bana iki deste kağıdı ve bir de kartını verdi. “ne zaman istersen uğra, senin için her şey burada” dedi.

Teşekkür ettikten sonra dışarı çıktım. Kartında, “Dursun usta ünlü Türk sanat müziği ses sanatçısı” yazıyordu. İşte Dursun amcayla tanışmamız böyle oldu. Ben yoluma devam ederken Dursun amca arkamdan bakarak bana gülümsüyordu.

Dört yıl Dursun usta için ne de çabuk geçmişti. “artık mola zamanı” diye haykıran Dursun usta dükkandaki raflardan birini açtı, içinden ayranını, dört yıl önce hazırladığı tostunu çıkardı. Bir güzel, afiyetle yedi. Sonra dükkanından çıkıp bakkala gitti, bir ayran ve tost hazırlatıp güzelce paketletti.

Şöyle bir oh çekti ve dört yıllık çalışmasına tekrar başladı. Dedim ya zaman hiç durmaz, hep ilerler. Aynı Dursun amca gibi, aynı bizler gibi; aynı ben gibi…