Kaktüs

Ozan Aydemir Köşe Yazıları

Kaktüs

Johnathan, Tom ve Lisa, üç yakın arkadaştı. Arkadaştan öte birer dosttular. Yaşamları boyunca birbirlerinden hiç ayrılmamışlardı. Küçük sessiz bir kasabada yanyana oturan aileler, aynı okul, aynı park, aynı ağaçlar, aynı yollar… Şimdiye kadar hep beraber yaşamışlar, yıllar yılı tüm tehlikelere göğüs germişlerdi. Hem de herkesin baş edemeyeceği türden tehlikeler!

Bu sefer farklıydı. Onlar farkında değildi ama belki de önlerinde aşılması imkansız bir tehlike vardı. Karşılarına çıkan en büyük tehlike. Ölümün ta kendisi.

Güneş kavurucu hava da çok sıcaktı. Şimdiye kadar görmedikleri, kum tanelerini eritecek bir sıcak. Dereceleri 39 diyordu ama nem o kadar fazlaydı ki, parmaklarını oynatsalar terlemeye başlıyorlardı. Güneş tam tepede, tüm ihtişamıyla onlara saldırıyordu. Sanki onların en büyük düşmanıymış gibi, Sanki intikam alır gibi.
Saatler ilerledikçe 3 arkadaşın artık kıpırdayacak hali kalmamıştı. Ve o an bir tehlike daha belirdi.

Lisa birden heyecanla “aman allahım, suyumuz bitmiş, su bulamazsak ölürüz.” dedi.

Hepsi bir anda panik içinde düşünmeye başladılar. Ölüm korkusu onlara yeniden harekete geçirmişti. Johnathan “Üç’e ayrılalım su arayalım hava kararmadan su bulmalıyız.” dedi.

Ve üçe ayrıldılar. Ama hiç su yoktu ve hava hala kavurucu derecede sıcaktı. Tepedeki güneşe rağmen her yeri didik didik aramaya başladılar. Tom bir an duraksadı, gördüklerine inanamadı, küçük bir gölcük bulmuştu. Tam arkadaşlarına seslenecekken gölcük gözünün önünde yok oldu. Gördüğü seraptan başka birşey değildi. Sevinci kursağında kalan Tom aramaya devam etti, umutsuzca…

Johnathan da boş durmuyor su bulabilmek için çırpınıyordu. Hemen karşısındaki tek tük kalmış çiçeklerin arasına daldı ve küçük bir kaktüs buldu anında arkadaşlarına dönerek seslendi; “kaktüs buldum içinde su var koşuuun.”

Kaktüsü hemen yanlarındaki çakı ile keserek, susuzluklarını gidermek istediler. Artık dudakları kurumaktan çatlamış, vücutları yenilgiye hazırdı. Tek çareleri kaktüsten çıkacak suyun onlara yetmesiydi. Malesef kaktüsten çıkan su çok azdı. Neredeyse bir kişiye bile yetemeyecek kadar olan suyu paylaşarak içtiler ama yetmedi. Yetemezdi de. Son umutları da güneşin kavurucu ışıkları altında buharlaşıp gitmişti.

Çaresizlik içindeyken Tom birdenbire öne atıldı ve “çocuklar aklıma birşey geldi” dedi. Hepsi şaşkınlıkla Tom’a bakarken Tom ayakkabısını giydi dışarı çıkıp bakkaldan su almaya gitti. Kapıyı kaparken arkadaşlarına döndü. Gözlerine bakıp gülümsedi. Hepsi tehlikeyi atlatmanın verdiği rahatlıkla oturuyorlardı. Belki de son anda ölümden dönmüşlerdi.

En azından bu seferlik…